Yaklaşık iki ay önce
İçeri girdikten sonra evin atmosferi oldukça sıcak ve samimi geldi. Salonları oldukça ferah ve modern döşenmişti. Adam beni içeri buyur edip oturmam için bir yer gösterdi. “Eşim birazdan gelir, o da seni çok merak ediyordu,” dedi gülümseyerek. Hemen ardından, mutfağa doğru yöneldi ve bana bir şey içip içmeyeceğimi sordu. Nazikçe teşekkür edip su alabileceğimi söyledim.
Bir süre sonra mutfaktan eli boş döndü, sanırım suyu masaya getirecekti. Sohbet etmeye devam ederken dikkatimi çeken şey, sesinin biraz daha yavaş ve kişisel bir tonda olmasıydı. Hafifçe garip hissettim ama bunu üzerinde fazla durmadım. Oturduğum yerden evin genel dekorasyonuna göz atarken, bazı kişisel eşyalar dikkatimi çekti; aile fotoğrafları, kitaplar, süs eşyaları…
Biraz daha zaman geçince, hala eşinin ortalıkta olmaması kafamı kurcalamaya başladı. “Eşiniz nerede?” diye sormaktan kendimi alamadım. Hafif bir gülümsemeyle, “O birazdan gelir, merak etme” dedi. Ancak bu sırada kendimi biraz rahatsız hissetmeye başlamıştım. Davet gayet masum ve dostane görünüyordu, ama içimde bir huzursuzluk vardı.