Vakti zamanında Bağdat’ta yaşayan kadın

– Hatun canını sıkma, ipliği satmaya gönderdim, parası gelsin ne kadar ettiyse alırsın.
– Pekala, diyerek gider, ertesi gün gelir.
– İpilik satıldı mı?
Abdülkadir Geylani Hazretleri:
– İplik satıldı, fakat parası hemen hemen gelmedi. Yedi gün hadar bir vakit içinde gelir.
Kadın yedi gün sonra gelir, para hemen hemen gelmemiştir, kadına:
– Yarın gel, paranı al.
Hanım, pazara niye gitmedim, şimdi param elimde olurdu diyerek hayıflana hayıflana evine gitmek üzere iken, Müritler:
– bir gün daha sabret bakalım mevla ne gösterecek, derken bu işin mütevazi bir şaka olmadığının bilincinde idiler.
Ertesi gün oldu. Abdülkadir Geylani Hazretlerinin huzuruna o ana kadar görülmeyen bir kurul geldi. Bin altın takdim ettiler. Müritler heyete bu kadar paranın ne işe yaradığını, niçin Şeyhe takdim ettiklerini sordular. Gelenler tüccar olduklarını belirterek:
– Altınlar Hazreti Şeyhindir. Denizde yolculuk yaparken fırtına sebebiyle geminin yelkeni delindi, yol alamaz olduk, denizin ortasında kalacaktık. Kaptana bir çaresi yok mu diye sorduğumuzda.
– Altıyüz dirhem ip olsa geminin yelkenini onarır, yolumuza devam ederdik fakat, şu anda nerede bulacağız, dedi.
Hepimiz ellerimizi kaldırarak tanrı’a yakarma ettik ve duamızda:
– Ya Sultanul Arifin bize altıyüz dirhem kadar ip gönder, sana bin altın vereceğiz diye yalvardık. Bir de baktık ki, bir kuş gelip altıyüz dirhem ipliği geminin güvertesine bırakıp uçtu gitti. Şimdi o adağımızı yerine getirdik, dediler.
Tüccarlar ayrıldıktan bir müddet sonra, ihtiyar hanım gelip sordu.
– Para geldi mi efendim?
Şeyh bin altını hanıma verirken.
– Benim satışım seninki kadar kârlı olmuş mu?
Hanım bir anda varlıklı olmuştu. Abdülkadir Geylani Hazretleri’ne teşekkür ederek huzurdan ayrıldı. Tanrı a emanet olun Saygılar