Okadar çok seviyordum ki eşimia
Eşimin gözlerindeki suçluluk ifadesi, içimdeki huzursuzluğun nedenini anlamamı sağladı. Kendi kendime, “Hayır, olamaz. Belki de düşündüğüm şey değildir,” diye tekrarlayıp durdum. Ama içimdeki o ses, beni sakinleştirmek yerine daha da hırpalıyordu.
Eşim, bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama kelimeler bir türlü çıkmıyordu. Odada garip bir sessizlik vardı. Genç kadın, ayağa kalktı, bana kısa bir bakış attı ve sanki suçlu bir şey yapmamış gibi kapıya doğru yöneldi. O an dayanamadım ve kadına dönüp sordum:
“Kim olduğunu ve burada ne yaptığını öğrenebilir miyim?”
Kadın duraksadı. Gözlerini eşime çevirdi, sanki ondan bir işaret bekliyordu. Eşim titrek bir sesle, “Bir iş arkadaşı,” diyebildi. Ama sesi güven vermekten çok, yalanını gizlemeye çalışan bir tını taşıyordu.
Bunu duyduğumda daha da öfkelendim.
“Bir iş arkadaşı mı? Peki neden bana bakmaya cesaret edemiyorsunuz? Bu kadar masum bir durumsa, neden açıklayamıyorsun?”
Eşim, ellerini saçlarına götürüp derin bir nefes aldı. Gözleri bana yalvarır gibi bakıyordu, ama o an içinde bulunduğum karmaşa, onun bakışlarını anlamlandırmama izin vermiyordu. Kadın, sessizce odadan çıkıp gitmeyi tercih etti. Onun arkasından bakarken, kalbim sanki bir mengenede sıkışmış gibiydi.
Eşimle odada yalnız kaldığımızda, artık dayanamayarak patladım:
“Bana bir açıklama yap! Ne oluyor burada? Yıllardır sana güvendim, her şeyimi sana adadım. Bu gördüğüm ne anlama geliyor?”
Eşim sessizce oturdu. Gözleri yerdeydi, hiçbir şey söylemiyordu. Sanki kendi içindeki bir savaşı kazanamıyor gibiydi. Derin bir nefes aldıktan sonra, zar zor konuşmaya başladı:
“Bu durumu sana böyle anlatmak istemezdim… Aslında… her şey göründüğü gibi değil.”
Sözlerini kesip hemen sordum:
“Nasıl göründüğü gibi değil? Açıkla o zaman! Bu kadın kim, seninle ne işi var?”
Eşim gözlerini kapattı, bir an sustu. Ardından yavaşça başını kaldırdı ve gözlerimin içine bakarak, “Hayatım, bu kadının burada olmasının bir sebebi var. Ama yanlış anlama. Sana ihanet etmedim,” dedi.
Sözleri kafamda yankılanıyordu, ama içimde biriken şüphe her şeyin üstüne çıkıyordu.
“İhanet etmedim mi? Öyleyse neden burada? Neden bu kadar gerginsiniz? Bana gerçeği söyle!”
Eşim derin bir nefes aldı ve sakin bir sesle, “Bu kadın aslında eski bir arkadaşım. Senden gizli bir şey çevirmiyorum, ama onun burada olmasını istemezdim,” dedi.
Ama bu açıklama beni tatmin etmedi. Bir yalanın kokusu burnuma kadar geliyordu.
“Eski bir arkadaş mı? Peki neden bugüne kadar hiç bahsetmedin? Neden bunca zamandır bana bunu anlatmadın?”
Odada soğuk bir sessizlik oldu. Eşim bir şeyler söylemek için tekrar ağzını açtı, ama ben araya girdim:
“Yeter! Eğer doğruyu söylemeyeceksen, burada daha fazla durmayacağım. Ama şunu bil; her şeyin bir zamanı var. Ve ben gerçeği öğreneceğim!”
Kapıyı hızla çarpıp çıktım. Koridorda yürürken içimde bir öfke ve hayal kırıklığı dalgası vardı. Ama aynı zamanda bir şeyler çözülmeden gitmenin ağırlığını hissediyordum. Gözlerimde biriken yaşları silip derin bir nefes aldım. Bu daha başlangıçtı ve gerçeği öğrenmeden pes etmeyecektim.