O bu adımı atamalıydım
İzmir’in sıcak rüzgarları ve deniz kokusuyla iç içe yaşayan Handan, 41 yaşında olmasına rağmen hâlâ genç, enerjik ve hayat dolu bir kadın olarak dikkat çekiyor. Şık giyinmeyi seven, her daim bakımlı ve makyajlı olan Handan, dışarıdan bakıldığında güçlü bir imaj çizse de, iç dünyasında derin acılarla başa çıkmak zorunda kalmış.
Her şey dört yıl önce, kocasının ani ölümüyle değişti. O zamanlar kızı henüz 16 yaşındaydı ve bu kayıp, yalnızca Handan’ın değil, kızının da hayatını altüst etmişti. Handan, eşinin kaybıyla birlikte bir anda tek başına kalmıştı. Sevdiği adam, hayat arkadaşı, her şeyiydi. Eşiyle yaşadığı mutluluk dolu yıllar, şimdi anılara dönüşmüştü ve bu anılar zaman zaman acı veriyordu. Onun yokluğuna alışmak zor olmuştu, ama daha da zor olan şey, yalnız bir anne olarak kızına güçlü görünme çabasıydı.
İlk altı ay boyunca Handan, sanki bir sisin içindeydi. Gözleri başka hiçbir erkeği görmüyor, kalbi başka hiçbir duyguya izin vermiyordu. Hayatın bir yerinde durduğu, sıkışıp kaldığı o dönemde, sadece kızı için güçlü kalmaya çalışıyordu. Her sabah kalkıp, yüzüne her zamanki gibi makyajını yapıyor, şık kıyafetlerini giyiyor, dışarıdan “ben iyiyim” mesajı veriyordu. Ama gerçekte içi fırtınalarla doluydu.
Her ne kadar görünürde güçlü ve soğukkanlı kalmaya çalışsa da, yalnızlık zamanla ona ağır gelmeye başlamıştı. Kızının okulu ve geleceği için elinden geleni yaparken, kendi hayatını bir kenara bırakmış gibiydi. Zaman geçtikçe, kocasıyla olan anılarını, mutluluklarını düşünmek yerine, gelecekteki hayatına odaklanmaya çalıştı. Ama bu kolay değildi. Hayatı boyunca sevdiği ve güvendiği adam artık yanında değildi, ve bu boşluk doldurulması zor bir boşluktu.
Bir gün, tesadüf eseri eski bir arkadaşından telefon aldı. Arkadaşı ona destek olmak ve bir nebze olsun kafasını dağıtmak için onu dışarı davet ediyordu. Handan başta bu teklifi reddetmek istedi, çünkü dışarı çıkmak, insan içine karışmak ona zor geliyordu. Ancak arkadaşının ısrarları üzerine sonunda kabul etti ve uzun zamandır ilk defa kendine dışarıda vakit geçirmek için bir fırsat verdi.
O gece Handan için bir dönüm noktası oldu. Kendisini dış dünyaya kapatmışken, dışarıda hayatın devam ettiğini fark etti. Arkadaşlarıyla kahkaha atmak, sohbet etmek ve yeniden “ben buradayım” diyebilmek ona iyi geldi. O andan itibaren, hayata karşı bakış açısı değişmeye başladı. Kocasının yokluğunda kendini suçlamayı, acıyı sürekli içinde taşımayı bıraktı. Bu değişim süreci elbette hemen olmadı, ama o gece, onun için yeni bir başlangıcın sinyallerini vermişti.
Kocasının ölümünden sonra erkeklerle olan ilişkilerine kapılarını tamamen kapatan Handan, bir süre sonra hayatına yeni insanları kabul etmeye karar verdi. Fakat bu süreç de kolay olmadı. İlk tanıştığı insanlar, ona kocasını hatırlatıyordu. Onlarla kıyas yapmaktan kendini alıkoyamıyordu. Ancak zamanla, bu kıyaslamaların ve geçmişe takılı kalmanın onu ileriye taşımadığını fark etti. Hayatında kocasının yeri her zaman özel olacaktı, ama bu, yeni bir hayata adım atmasına engel olmamalıydı.
Bir yıl kadar sonra, kızının da desteğiyle yeniden iş hayatına döndü. Kendisine yeni bir düzen kurdu ve hayatına anlam katacak aktiviteler yapmaya başladı. İzmir’in deniz kenarında yürüyüşler, arkadaşlarıyla kahve molaları ve kendine ayırdığı özel zamanlar, ona yeniden yaşam sevinci verdi. Yeni insanlarla tanışmak, sosyal hayata karışmak artık eskisi kadar zor gelmiyordu.
Ancak Handan, her yeni adımında bir şeyin farkındaydı: Hayatına yeni insanlar dahil olsa da, her ilişki ona bir şeyler öğretiyordu. Bazen hayal kırıklıklarıyla karşılaşıyor, bazen de beklenmedik dostluklar ediniyordu. Ama en önemli olan şey, bu sürecin ona kendini daha yakından tanıma fırsatı vermesiydi. Handan artık kendine güvenen, güçlü bir kadın olarak hayatına devam ediyordu.
Geçen dört yıl, onun için zorlu ama öğretici bir süreç olmuştu. Şimdi ise, geleceğe daha umut dolu bakıyor. Hayatının bu döneminde, hem kendisi hem de kızı için daha huzurlu ve mutlu bir yaşam inşa etmek istiyordu. Kendini tanıma yolculuğu devam ederken, yeniden aşık olmanın, sevilmenin ve sevmenin de mümkün olduğunu düşünmeye başlamıştı.
Handan, İzmir’in serin akşamlarında, deniz kenarında yürürken, kocasını anımsamaya devam edecek ama artık bu anılar ona sadece acı vermeyecekti. Çünkü geçmişini onurlandırmayı öğrenmişti ve geleceğe umutla bakıyordu. Hayat her şeye rağmen devam ediyordu, ve o bu yolda güçlenerek yürüyordu…