Küçüklüğümden beri
Günler geçtikçe, bu içimdeki çatışma daha da büyüyordu. Ablamın elbiselerini giymek, annemin makyaj malzemelerini denemek beni mutlu ediyordu ama aynı zamanda bir tür suçluluk duygusu hissetmeme de neden oluyordu. İçimdeki bu hisler hakkında kimseyle konuşamıyordum; sanki anlatırsam her şey daha da karmaşık hale gelecekti.
Eniştemin bana gösterdiği ilgi, başlangıçta beni rahatlatıyordu. Sanki beni olduğum gibi kabul eden tek kişiydi. “Ne kadar güzelsin,” dediğinde, içimde bir şeyler yerine oturuyormuş gibi hissediyordum. Ama bir yandan da, bu ilgisinin arkasında başka bir şeylerin olup olmadığını merak ediyordum. Yine de o sözleri duymak, ruhumun derinliklerindeki karmaşayı hafifletiyordu.
Bir gün, ablam ve eniştem yine bize geldiklerinde ablamın dolabındaki elbiselerden birini denemek için sabırsızlandım. O elbiseyi giydiğimde, sanki ilk defa gerçekten kendimmişim gibi hissettim. Aynadaki yansımamda gördüğüm kişi, her zaman olmak istediğim kişiydi. Tam o sırada kapı hafifçe aralandı ve eniştem beni gördü. Yüzünde bir gülümseme belirdi, ama bu kez gülümsemesi alışık olduğum türden değildi. “Sen her zaman çok güzeldin,” dedi ve ardından sessizce kapıyı kapattı.
O an ne yapacağımı bilemedim. İçimde bir sevinç mi yoksa korku mu hissetmeliydim? Her şey daha da karmaşık bir hal almıştı, ama en azından artık kendi gerçeğimi daha iyi anlıyordum. Ama bunu başkalarına nasıl anlatırdım?