küçük bir köyde yaşıyorum

Küçük bir köyde yaşıyorum. Her gün bahçe ve ev arasında gidip geliyorum. Bahçelerde dolaşırken, bir yandan çiçeklerin arasında gezinirken bir yandan da ne zaman prensim gelecek de beni bu sakin, ama tekdüze hayattan kurtaracak diye hayaller kuruyordum. Bu hayaller, günlük yaşamın sıradanlığına renk katıyor, bana umut veriyordu. Yine bir gün, bahçeden eve doğru yürüyordum. Hava serindi, hafif bir rüzgar esiyordu. Çiçeklerin mis kokusu etrafı sarmıştı ve ben hayallerime dalmış bir şekilde eve dönüyordum.Ancak o gün, hayatımın tamamen değişeceği bir gün olacaktı. Bahçeden eve dönerken, bir anda köyde alışık olmadığım bir sessizlik çöktü. İçimde bir huzursuzluk belirdi, ama bunu pek de önemsemedim. Ne de olsa köy hayatı hep sakin ve sessizdi. Ancak birkaç adım daha attığımda, o kara gün yaşandı.

Birdenbire, yan taraftan büyük bir gürültü koptu. Bir şeylerin yanlış gittiğini hissettim. Kalbim hızla çarpmaya başladı, ayaklarım adeta yere çivilenmiş gibiydi. O an, başıma bu denli kötü bir şey geleceğini nereden bilebilirdim? Sesin geldiği yöne doğru baktığımda, köyün öbür ucundan kara bulutlar yükseliyordu. İlk başta ne olduğunu anlayamadım, ama bir felaketin kapıda olduğunu seziyordum.

Köydeki insanlar telaş içinde koşuşturuyordu. Herkes bir yere yetişmeye çalışıyor, panik içinde bağırışıyordu. Eve doğru koşmaya başladım, ama her adımımda korkum daha da büyüyordu. Köyde bir yangın çıkmıştı ve bu yangın hızla yayılıyordu. Rüzgarın da etkisiyle alevler bir anda büyüdü ve köydeki birçok ev alevler içinde kalmıştı.

Eve vardığımda, yangının hızla yaklaştığını gördüm. Ne yapacağımı bilemedim. Eşyalarımı toplamak mı, kaçmak mı, yoksa yardım etmeye çalışmak mı gerektiğine karar veremiyordum. İçimde büyük bir çaresizlik vardı. Köydeki bu sakin hayat, bir anda kabusa dönmüştü.

O an, köydeki herkesin birbirine destek olması gerektiğini anladım. Çevremdeki insanlarla birlikte yangına müdahale etmeye çalıştık, ama alevler çok güçlüydü. Bir yandan kendimi korumaya çalışıyor, bir yandan da evimi kurtarmak istiyordum. Ancak, yangın o kadar hızlı yayılıyordu ki, kaçmaktan başka çarem kalmamıştı.

O gün, köyümüz büyük bir felaket yaşadı. Ama aynı zamanda, hayatın ne kadar kırılgan olduğunu, her şeyin bir anda değişebileceğini öğrendim. O günkü felaket, bana hayatta karşılaştığımız zorluklara karşı ne kadar güçlü durmamız gerektiğini ve sevdiklerimizin kıymetini bilmemiz gerektiğini hatırlattı. Prensimi beklemek yerine, kendi ayaklarımın üzerinde durmam gerektiğini anladım. O kara gün, bana hayatta en büyük gücün, içimizde olduğunu gösterdi.