Her zamanki gibi işten gelmiştim
Pizzacıyı görünce hem biraz hayal kırıklığına uğradım hem de kendi kendime güldüm. “Ne bekliyordun ki?” diye düşündüm. Pizzayı alıp içeri geçtim, kapıyı kapatırken aklım hâlâ o çocuktaydı. Pizzayı masaya koydum, televizyonu açıp öylesine kanallar arasında dolaşmaya başladım. Ama dikkatim bir türlü dağılmıyordu; düşüncelerim sürekli ona kayıyordu.
“Bu kadar düşündüğüne göre cidden bir şeyler hissediyor olabilir misin?” diye sordum kendime. O an kendimi itiraf etmekten kaçındığım bir gerçeğin içinde buldum: Galiba ona karşı hislerim vardı. Bir yandan bu duruma gülüyordum, bir yandan da onunla daha fazla vakit geçirme isteği içimi kemiriyordu.
Bir dilim pizza alıp yavaşça çiğnerken, onunla yaşadığımız anıları gözümde canlandırmaya başladım. İş yerindeki küçük şakalar, göz göze gelmeler ve tesadüf gibi görünen ama aslında bilinçli yapılan karşılaşmalar… Belki de bu kadar sık düşünmemin sebebi, onun da aynı şeyleri hissetmesiydi. Kim bilir, belki de bu sadece benim hayal gücümün bir oyunu…
Televizyonda ne olduğunu bile fark etmeden gözlerim dolmuş, kalbim hızlıca atmaya başlamıştı. “Yok, bu böyle olmayacak,” dedim kendi kendime. Düşüncelerimden kurtulmak için bir şeyler yapmam gerekiyordu.
Telefonumu elime aldım, rehberde onun numarasını bulana kadar aşağıya indim. Ne yazmalıydım? Ya da aramalı mıydım? Bir süre ekrana bakakaldım. Cesaretimi toplamak için derin bir nefes aldım ve sonunda kararımı verdim. Ona sadece bir mesaj yazacaktım, çok basit bir şey.
“Merhaba, nasılsın? Akşam bir kahve içmeye ne dersin?”
Mesajı gönderdim ve telefonu masanın üzerine koydum. Kalbim göğsümden çıkacakmış gibi atıyordu. Pizzadan bir ısırık daha aldım ama ağzım kurumuştu, hiçbir şey yutamıyordum. Birkaç dakika geçti, belki de saatler gibi hissettirdi. Telefonuma bakmamaya çalıştım ama kendimi tutamayıp her saniye kontrol ediyordum.
Sonunda telefonun ekranı aydınlandı, o an tüm dünya durdu sanki. Mesaj geldiği andaki o kısa süre, hayatımda hiç bu kadar uzun gelmemişti. Elim titreyerek telefonu aldım ve mesajı açtım:
“Tabii, neden olmasın? Saat kaçta buluşalım?”
Gülümsemeye başladım, kalbimde bir sıcaklık hissettim. Cevap yazmak için acele ettim ve bu sefer daha cesur hissettim:
“Bir saat sonra bizim kahvecide?”
O da hemen cevapladı: “Tamam, görüşürüz!”
Telefonu masaya koyup bir an derin bir nefes aldım. Heyecanım doruktaydı ama aynı zamanda tuhaf bir şekilde rahattım. Sanki içimdeki bütün belirsizlikler bir anda dağılmıştı. Kalkıp üzerimi değiştirdim, aynada kendime son bir kez baktım ve içimden “Bu akşam güzel geçecek,” dedim. Kapıyı kilitleyip dışarı çıktım, adımlarım daha bir hafifti sanki. Belki de o akşam her şey değişecekti.