her gördüğümde kalbim

Köşe başında onunla karşı karşıya geldiğimizde kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Göz göze geldik ve bir an için her şeyi unutmuş gibiydim. O ise şaşkınlıkla bakıyordu, yüzündeki ifade her şeyi ele veriyordu. Ne söyleyeceğini bilemeden biraz duraksadı, sonra hafifçe gülümsedi.

“Ne oldu, hayırdır? Bir şey mi oldu?” diye sordu. Sesindeki sıcaklık beni daha da cesaretlendirdi. Gözlerimi ondan kaçırmadan hafif bir adım daha attım ona doğru.

“Bir şey değil aslında… sadece konuşmak istedim. Yani… uzun zamandır bunu içimde tutuyorum, ama artık daha fazla dayanamayacağım,” dedim. Sözlerim dudaklarımdan dökülürken bir anda daha fazla düşünmeyi bıraktım. Kalbimin sesini dinlemeye karar vermiştim.

O an, hafifçe başını eğip gözlerime bakarken bir şey demedi. Sessizliğini yanlış mı anlıyorum diye düşünmeye başlamıştım ki, birden dudağından çıkan birkaç kelimeyle dünyam değişti:

“Ne demek istiyorsun? Çiğdem, senin böyle hissettiğini… hiç fark etmedim. Bunu neden şimdi söylüyorsun?”

Sesi bir yandan şaşkın, bir yandan da tuhaf bir sıcaklık taşıyordu. Bütün cesaretimi toplayıp ona doğru bir adım daha attım. Artık aramızda birkaç santim kalmıştı. Gözlerimi bir an bile ondan ayırmadan “Çünkü seni seviyorum,” dedim. “Bunu daha fazla saklayamazdım. Kalbimde bir sır gibi tutmak istemedim artık.”

Sözlerim boşluğa asılı kaldı sanki. Onun yüzündeki ifadeyi okumaya çalışırken nefes bile alamıyordum. Birkaç saniye bana baktı, sonra gözlerini yere indirdi.

“Çiğdem,” dedi yavaşça. “Bu çok… beklenmedik bir şey. Seni çok seviyorum, ama hep bir kuzen gibi…”

O an, kalbimde bir şey kırıldı. Ama aynı zamanda yüzümde beliren küçük bir tebessümle fark ettim ki, her şeyin istediğim gibi gitmeyeceğini baştan biliyordum. Kendimi toparlayarak ona gülümsedim.

“Anlıyorum,” dedim. “Bunu söylemek zorundaydım. Belki de sadece içimde tutmak beni yoruyordu.”

Biraz duraksadı ve sonra omzuma dokunarak, “Sen benim için çok değerlisin. Bu hislerini dile getirdiğin için sana minnettarım, ama… sanırım farklı yönlere bakıyoruz,” dedi.

Bu cevabı bekliyordum. Belki de onun yüzünü bir kez daha görmek, hissettiklerimi söyleyip rahatlamak istemiştim. Gözlerimi kaçırmadan başımı salladım ve derin bir nefes aldım.

“O zaman arkadaş olarak kalalım,” dedim, bu kez sesimde hafif bir neşe tonuyla. “Ama artık içimde bir sır taşımak zorunda olmadığım için mutluyum.”

O da gülümseyerek başını salladı. “Seninle her zaman arkadaş olmayı isterim, Çiğdem. Bunu değiştirmek istemem.”

O an ikimiz de bir yükten kurtulmuş gibiydik. O gün, düğünün kalabalığına geri döndük, ama içimde bir şeylerin değiştiğini hissediyordum. Hayat bazen beklenmedik yönlere gider, ama en önemlisi, kendimize karşı dürüst olmamızdır.