Birini bu şekilde etkileme arzusu
sevip sevilmeden bu duyguları kim yaşamak ister ki? Herkesin bu dünyada bir anısı, bir sevgi hikayesi olmalı diye düşünüyordum. Özellikle, hiç bu anı yaşamayan, sevilmemiş, belki de hayatında hiç sevmemiş biri olduğunu hissettiğimde, içimde tarif edilemez bir tutku beliriyordu. Onu bu deneyimden mahrum bırakmak istemiyordum; sanki bir boşluğu doldurmak, bir eksikliği gidermek gibi geliyordu bu bana. Ama bu tutkularım, beni bambaşka yollara sürükledi. Bu yüzden başıma neler geldi, neler…
İlk başlarda bu his, masum bir istek gibi görünüyordu. Sadece birine dokunmak, onunla özel bir anı paylaşmak, belki de sevginin ne olduğunu ona göstermek istiyordum. Ancak zamanla, bu duygu daha da güçlü bir hale geldi. Birini bu şekilde etkileme arzusu, hayatımın merkezine yerleşti. Her karşılaştığım insanda, onun sevilmemiş bir yanı olup olmadığını anlamaya çalışıyor ve eğer böyle bir yan bulursam, onu o ana sürüklemek için içimde büyük bir istek duyuyordum.
Bu tutkum, beni heyecanlandırdığı kadar, tehlikeli bir oyunun içine de çekiyordu. İlişkilerim, anlık hazların peşinden koştuğum, derinliksiz bağlardan ibaret hale geldi. Artık insanlar arasındaki sınırları gözetmez olmuştum. Sadece o anın getirdiği duygulara odaklanıyordum. Ancak bu tutkuyla yaşadığım her an, sonrasında derin bir boşluk ve pişmanlık hissi bırakıyordu.
Bir süre sonra, çevremdeki insanlar da bu durumun farkına varmaya başladı. Onlar için sadece bir “an”dan ibaret olduğumu fark etmek, bana da acı vermeye başladı. İlişkilerim yüzeysel hale geldikçe, aslında aradığım sevgi ve bağlılık duygusundan ne kadar uzaklaştığımı anladım. Bu tutkularımın peşinden koşmak, beni yalnızlaştırmış, sevilmenin ve sevmenin gerçek anlamını kaybetmeme neden olmuştu.
Başına buyruk hareketlerim yüzünden pek çok insanla aram bozuldu, güven kaybettim ve en kötüsü, kendime olan saygımı yitirdim. İnsanların gözünde, belki de onlar için kısa süreli bir heyecan, bir macera olmaktan öteye gidemiyordum. Bu farkındalık, içimdeki o boşluğu daha da derinleştirdi.
Bir gün, durup kendime baktım ve bu döngüden çıkmam gerektiğine karar verdim. Aradığım şeyin gerçekten ne olduğunu sorgulamaya başladım. Sevgi, tutku, bağlanma… Bunların hepsi, birer anlık hevesin ötesinde, derin bağlarla yaşandığında anlamlıydı. Bu arayışın peşinden koşarken kaybettiklerimi geri kazanmak için bir adım atmam gerektiğini anladım.
Şimdi, geçmişte yaşadıklarımı bir ders olarak görüyorum. İnsanların hayatına gerçekten dokunmanın, onları anlamanın, bir anlık heyecanlardan çok daha fazlası olduğunu öğrendim. Artık, anlık tutkuların peşinden koşmak yerine, derin ve anlamlı ilişkiler kurmayı önemsiyorum. Bu süreçte, kendimi de yeniden buluyorum.