Ben ikizimle 25 Senedir Hiç

İkizimle 25 yıldır hiç ayrılmadık. Birbirimizi anladığımız, hissettiğimiz, her zaman birbirimize ihtiyaç duyduğumuz bir bağımız var. O benim ruh eşim, hayatımın diğer yarısı. Bazen kelimelere bile ihtiyaç duymadan birbirimizi anlarız; bakışlarımız yeter. Her anımızı paylaşırız, hep aynı yollarda yürüdük, aynı şeylere güldük ve aynı acılarda sessizce yan yana durduk.
Ama bu sefer, işler değişti. Öyle bir şey oldu ki, ben saklamak zorunda kaldım. Yıllardır hiç yapmadığım, belki de asla yapamayacağımı düşündüğüm bir şey. Kalbimde sakladığım bu sır her geçen gün beni biraz daha ağırlaştırıyor. Ne kadar güçlü bir bağımız olsa da, onu korumak için bu sırrı saklamalıyım diye düşündüm.
Ancak… Bir gün öğrendim ki, ikizim de benden bir şey saklıyormuş. Bu kadar yakınken, nasıl mümkün olabilir ki? Nasıl bu kadar birbirimize yakınken, bu kadar iç içeyken bir şeyler saklayabiliriz? Sanki ikimiz de aynı yolu izledik, aynı kırılma anını yaşadık, ama bunu birbirimize itiraf edemedik.
Bir gün, oturduk eski bir ağacın altında. Bizim ağacımız. Yıllardır her şeyi orada konuşuruz. O gün de konuşmamız gerektiğini hissettim. Kalbimde bir ağırlık, sanki koca bir taş oturmuş. Onun gözlerinde de aynı derinliği gördüm. O an fark ettim, birbirimize en çok ihtiyaç duyduğumuz an buymuş. İlk kez konuşmadan, sırlarımızı paylaşmadan devam edemeyeceğimiz bir noktadaydık.
İkimiz de aynı anda nefes aldık, sanki içimizde biriktirdiğimiz her şeyi dışarı çıkaracak cesareti bulmuş gibiydik. Önce ben başladım. Sözler dudaklarımdan dökülürken, kalbimdeki ağırlığın hafiflediğini hissettim. “Bir süredir sana söyleyemediğim bir şey var,” dedim. Gözlerinde hafif bir şaşkınlık vardı, ama bu onun ne kadar iyi bir dinleyici olduğunu hatırlattı bana. O, hep böyledir. Sonra sustum, devam edemedim.
Gözleri derinleşti, o da aynı şekilde “Ben de,” dedi. Bu iki kelime bile tüm hislerimizi özetler gibiydi. İkimiz de birbirimizden bir şeyler saklamıştık, ama daha da önemlisi, bu sırların ağırlığı altında ezilmiş gibiydik. Artık saklamanın bir anlamı kalmamıştı. O an, tüm duvarların yıkıldığını, aramızdaki sırların ortadan kalktığını hissettim.
O da bana sırlarını anlattı. Meğer, benim gibi o da beni korumak için bir şeyleri saklamış. Yıllarca hep beraber yürüdüğümüz yolda, ayrı düşmekten korkmuşuz. Ama asıl ayrı düşmek, işte bu sakladıklarımız yüzünden olmuş. Ne kadar birbirimize yakın olsak da, içimizde biriken sırlar bizi yavaşça birbirimizden uzaklaştırmış.
Sıralarımızı paylaşmak, o an ikimizin de içindeki yükü aldı götürdü. Hem ağladık, hem güldük. Çünkü sakladığımız şeylerin derinliği, aslında ne kadar büyük bir sevgi ve koruma içgüdüsüyle yapıldığını gösterdi. Ama öğrendik ki, hiçbir sır, aramıza koyduğumuz bağdan daha güçlü olamaz.
O günden sonra, aramızda hiçbir şey saklamamaya yemin ettik. Artık hiçbir şey bizi ayıramaz. Sırlar belki bizi bir anlığına uzaklaştırdı, ama bu uzaklık, bizi daha da yakınlaştırdı.
Çünkü biliyoruz ki, biz her zaman birbirimizin diğer yarısıyız.