Ben Antepliyim görücü usulü evlendik
Kaynanamın söylediklerini duyduğumda şaşkınlıkla ona baktım. Mal mülk bırakacaklarını söylemesiyle ne demek istediğini pek anlayamadım ama asıl merak ettiğim şey tek isteğinin ne olduğuydu. “Senden tek bir şey isteyeceğim” dediğinde içimde garip bir his belirmişti. Ne söyleyeceğini tahmin edemiyordum ama çok ciddi bir şey olduğu belliydi. Derin bir nefes aldı ve cümlesini bitirdi:
“Dul olan baldızının çocuklarını evlat edinmeni istiyorum.”
Bu cümle ağzından dökülürken kalbim sıkıştı. Ne diyeceğimi, nasıl tepki vereceğimi bilemedim. Bir anlığına dondum kaldım. İki çocuğu evlat edinmemizi istiyordu, ama neden? Kafamda bir sürü soru dolaşırken, kaynanam bana bakıyordu, cevabımı bekliyordu. Ben daha kendi çocuğumun hayalini kurarken, iki çocuk evlat edinmek… Bu çok büyük bir karardı.
Kaynanam sözlerine devam etti:
“Biliyorum, bu kolay bir şey değil. Ama senin de bildiğin gibi torun sevgisi bambaşka. O çocuklar bizim kanımız, canımız. Onları babaları almak istemiyor, annelerinin yanında olmaları bizim için en doğrusu. Senin de anne olmanı çok istiyorum. Bu çocuklar zaten ailemizden, senin elinde büyürlerse onlara hem bir anne, hem de güvenli bir yuva sağlayacağız. Ayrıca… belki de senin için de bu, hayalini kurduğun anneliğe giden yol olur.”
Bu sözlerle kaynanam bana bakıyordu, adeta gözlerimde bir umut ışığı arar gibiydi. Bir yandan çocuk sahibi olma baskısı, diğer yandan eşimin rahatsızlığı ve tedavi süreci… Şimdi de iki çocuğu evlat edinmek gibi büyük bir sorumluluk omuzlarıma yüklenmişti. Üstelik bu, sadece benim karar verebileceğim bir şey değildi. Eşimle konuşmadan böyle bir karar almak doğru olmazdı. Ama kaynanamın gözlerinde gördüğüm hırs ve istek beni oldukça geriyordu. Sessizliğimden cesaret alarak yeniden konuştu:
“Bu iş sadece seni ve bizi değil, tüm aileyi ilgilendiriyor. Eğer kabul edersen, tüm mal varlığımızı size bırakacağız. Zaten torunlarımızı da kendi evlatlarımız gibi yetiştireceğiz. Hem sen de çocuk sahibi olmanın tadını çıkarırsın, bu fırsatı kaçırma.”
Bir süre düşündükten sonra, sakin bir şekilde ona dönüp şunu söyledim:
“Kayınvalidem, sizin isteğinizi anlıyorum ve bu gerçekten önemli bir karar. Ama bunu hemen kabul etmem doğru olmaz. Eşimle bu konuyu konuşmam lazım, sonuçta bu bizim ikimizin de hayatını ilgilendiriyor. Biz kendi çocuğumuzu istiyoruz ama şu anda tedavi sürecindeyiz. Size söz veremem, ama eşimle konuşup bir karara varırız.”
Kaynanam bu cevabıma çok da memnun olmamış gibiydi, ama anlayışla başını salladı. “Tabii ki, eşinle konuş ve kararınızı verin” dedi, ama yüzündeki gergin ifadeyi gizleyemedi. O günden sonra her şey değişmişti. Eşimle bu konuyu nasıl açacağımı bilemiyordum. Hem onun hem de benim hayalim kendi çocuğumuzu kucağımıza almaktı, ama şimdi bir başka seçenekle karşı karşıyaydık.
Akşam eşim eve geldiğinde uzun uzun düşündükten sonra konuyu ona açtım. Başta o da şaşırmıştı, hatta biraz sinirlenmişti. “Biz daha kendi çocuğumuzu bile yapamıyoruz, nasıl olur da başkasının çocuklarını alıp evlat ediniriz?” dedi. Ancak sonra onun da aklı karışmıştı. Bir yandan aile baskısı, diğer yandan içinde bulunduğumuz durum ikimizi de derin bir çıkmaza sokuyordu.
Birkaç gün boyunca bu konuyu tartıştık, düşündük, sessizce sindirmeye çalıştık. Ne yapacağımıza karar vermek kolay olmayacaktı. Hem kendi çocuğumuzu istiyorduk, hem de ailedeki bu baskıyı üzerimizden atmak istiyorduk.
Sonunda bir karar verdik…